Son yıllarda hızla artan nüfus ve enerji talebiyle birlikte, şehirler küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 70’inden fazlasını üretiyor. Bu bağlamda, sıfır karbon emisyonlu şehir projeleri, yenilenebilir enerji kaynakları, yeşil altyapı ve akıllı teknolojilerle donatılmış sürdürülebilir kentsel modeller olarak umut vaat ediyor. Bu projeler, sadece emisyonları azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda hava kalitesini iyileştirerek halk sağlığını koruyor ve ekonomik büyümeyi destekledi.
ZeroCities girişimi, 100 iklim nötr ve akıllı şehrin 2030’a kadar gerçekleştirilmesini hedefledi. Bu proje, şehirleri yenilikçi çözümlerle donatarak emisyonları sıfıra indirmeyi amaçladı.
Örneğin, Kopenhag ve Londra gibi kentler, yeni binaların 2030’a kadar net sıfır karbon standartlarını karşılamasını zorunlu kılan politikalar uyguladı.
Araştırmalar, bu tür girişimlerin kentsel emisyonları ortalama yüzde 17,4 oranında azaltabileceğini gösterdi.
Nature Climate Change dergisinde yayımlanan bir çalışma, doğa temelli çözümlerin (NBS) –örneğin yeşil çatılar ve kentsel ormanlar– iklim düzenlemesi ve karbon emilimi yoluyla emisyonları yüzde 25’e varan oranda düşürebileceğini vurguladı.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), “Net Zero by 2050” raporunda, şehirlerin enerji tüketiminin üçte ikisini oluşturduğunu ve bu oranın 2050’ye kadar yüzde 80’e çıkabileceğini belirtti.
IEA’nın baş ekonomisti Tim Gould, “Şehirler, yenilenebilir enerji entegrasyonu ve dijital teknolojilerle donatıldığında, net sıfır emisyon hedefine ulaşmada kritik rol oynar. Ancak, altyapı yatırımları ve politika uyumu olmadan bu dönüşüm yavaş kalır” dedi.
Benzer şekilde, C40 Cities Climate Leadership Group’un imzaladığı Net Zero Carbon Buildings Declaration’a göre, Kopenhag, Londra, Los Angeles ve Paris gibi 19 küresel şehir, yeni binaların 2030’a kadar net sıfır karbon olmasını taahhüt etti. Bu deklarasyon, binaların kentsel emisyonların yarısından fazlasını oluşturduğunu dikkate alarak, enerji verimliliği ve yenilenebilir kaynak kullanımını zorunlu kıldı.
Bilimsel literatürde, sıfır karbon emisyonlu şehir projelerinin teorik ve pratik yönleri de derinlemesine incelendi.
ScienceDirect’te yayımlanan “Carbon-neutral cities: Critical review of theory and practice” makalesi, karbon nötr şehir kavramının emisyon dengeleme ve ofsetleme mekanizmalarını netleştirmesi gerektiğini savundu.
Araştırmacılar, şehirlerin karbon muhasebesi yöntemlerini standartlaştırması çağrısında bulunarak, “Şehirler, yenilikçi eylem planları ve paydaş işbirliğiyle bu hedefe ulaşabilir” dedi.
Yine Annual Reviews’ta yer alan bir inceleme, net sıfır karbon şehirlerin derin dekarbonizasyon yollarını içerdiğini ve sadece idari sınırlar içindeki emisyonlara odaklanmanın yetersiz kaldığını belirtti.
Princeton Üniversitesi Yüksek Meadows Çevre Enstitüsü’nden araştırmacılar, “Şehirlerin tedarik zincirlerini de kapsayan sınır ötesi tanımlar kullanması şart” diye ekledi.
Uzman görüşleri de bu projelerin potansiyelini güçlendiriyor. OECD’nin “Zero-Carbon Buildings in Cities” raporunda, binaların ömür boyu karbon emisyonlarının (operasyonel ve gömülü karbon) ele alınmasının zorunlu olduğu vurgulandı.
Rapor, 18 ülke ve şehrin anket sonuçlarına dayanarak, politika yapıcılara en iyi uygulamaları sundu.
ETH Zurich’ten Prof. Volker H. Hoffmann, “Net sıfır karbon binalar için politika ve finansman arasındaki bağımlılıklar, geçişi hızlandırır. Kapasite geliştirme ve mali teşvikler, yerel uzmanlık eksikliğini giderebilir” şeklinde konuştu.
Benzer biçimde, Oxford Net Zero’dan araştırmacılar, 240 şehrin net sıfır hedefi koyduğunu ancak sadece 30’unun ulusal hedefleri aştığını belirtti.
Melbourne’un 2040 net sıfır hedefi, Avustralya’nın ulusal planından 10 yıl önde giderek örnek teşkil ediyor.Pratik örnekler de ilham verici.
Masdar City (Birleşik Arap Emirlikleri), sıfır karbonlu bir kent olarak tasarlandı ve güneş enerjisiyle çalışan ulaşım sistemleriyle emisyonları minimize ediyor.
Singapur’da ise yeşil altyapı, binaların doğal havalandırmasını sağlayarak klima kullanımını azaltıyor. Mimar Cheong Koon Hean, “Yoğun kentlerde yeşil duvarlar ve çatılar, sıcaklık artışını frenliyor ve emisyonları düşürüyor” dedi.
Ancak zorluklar da var: Karbon kredilerinin etkinliği tartışmalı. Nature Communications’ta yayımlanan bir meta-analiz, incelenen 2.346 projenin sadece yüzde 16’sının gerçek emisyon azaltımı sağladığını ortaya kodu.
Araştırmacılar, reformlar çağrısında bulunarak, “Karbon kredileri, iklim değişikliğiyle mücadelede daha bilimsel temellere oturtulmalı” dedi.